İki hafta önce ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün trol teknesi Lamas (R/V) Mersin Üniversitesi’nden bir ekibi ağırladı. Ben de deniz kuşu gözlemi yapmak için sefere katıldım ve oldukça ilgi çekici bir çalışmayı izleme fırsatı da bulmuş oldum. Profesör Doktor Hüseyin Özbilgin ve ekibinin yürüttüğü projenin amacı balık ağı ve çevresindeki balıkların davranışlarını gözlemleyerek doğaya ve biyolojik çeşitliliğe daha az zarar veren balıkçılık yöntemleri geliştirmek.
Geleneksel yöntemlerle yapılan balık avcılığında yakalanan balıkların önemli bir kısmı ticari değer taşımadığı için ıskarta edilir, yani denize geri atılır; ancak bu balıklar çoktan ölmüş oldukları için onlar için çok geçtir. Trol balıkçılığının ekosisteme en büyük zararlarından biri bu şekilde kontrolsüz avcılıkla biyoçeşitliliğe verdiği zarardır. Ağ ile hangi türlerin yakalanabileceği ağ genişliği, ağın ucundaki ağırlıkların ayarlanması, ağ çekiş hızı gibi faktörlere yapılacak ayarlarla belirlenebilir. Prof. Dr. Hüseyin Özbilgin hocanın yürütücülüğünü yaptığı projenin amacı da farklı kurşun ağırlıklar kullanarak ve teknelerin ağ çekiş hızlarını belli değerlerde tutarak ekonomik değeri olmayan fakat biyoçeşitlilik açıdan büyük önem taşıyan balıkların ağa takılıp ölmesini engelleyen ağ ve balıkçılık teknikleri geliştirmek.
Projenin deney ve gözlem kısmı ise oldukça ilgi çekici. Fotoğrafta gördüğünüz aksiyon kameralarından her biri farklı bir açıyı gören yedi tanesi ağın farklı noktalarına sabitlenmiş durumda. Bu kameralı ağların denize nerede atıldığı önemli; olabildiğince farklı zemin koşulu, akıntı durumu, derinlik denenmeli. Denizde harcanabilecek paranın bir sınırı olduğundan vakit çok değerli; Bu yüzden ağın atılacağı istasyon ve güzergahlar önceden planlanmış durumda. Ve deneylerin tutarlılığı açısından her seferde aynı istasyonların kullanılması önemli.
Lamas istasyona yaklaştığında siren çalıyor ve güvertede bir koşturmaca başlıyor; makaralar salınıyor; ağ atılmaya hazır hale getiriliyor ve kameraların açılarının ve sağlamlığının son kontrolleri yapılıyor.
Ağ denize salınıyor, derinliği güvertedeki vinçler, denize bırakılan “kapılar” ve geminin hızı vasıtasıyla ayarlanıyor. Kapılar suya indiği ve kendilerini tutan halatları gerdiği anda gemi homurdanmaya başlıyor ve hızımız önemli ölçüde azalıyor. Bu sırada fırsatçı deniz kuşları teknenin etrafına toplanmaya ve etrafımızda süzülmeye başlıyor; benim için gözlem zamanı. Kışın soğuk ve fırtınalı günlerini geride bıraktığımızdan, açık deniz kuşlarını görme şansımız oldukça düşük. Nitekim göremiyoruz da. Ama hiç bir seferde bizi yalnız bırakmayan karabaş martı, Akdeniz martısı, gümüş martı ve kara gagalı sumrular yine hep bizimle. Bir tane ince gagalı martı ve iki karasırtlı martı da bir ara uğruyorlar ama sanki bizim çekeceğimiz balık miktarının düşük olacağını bilirmişçesine bizden ilerideki gırgır teknesinden yana kullanıyorlar tercihlerini.
Kırk beş dakika sonra siren yeniden çalıyor; herkes kıç güverteden ayrılıp güvenli bir yerlere dağılıyor ve “vira!” çağrısıyla beraber vinç makaraları ağı toplamaya başlıyor.
Ağ denizden tamamen çıkarılıp yakalanan balıklar örneklenmeye başlanırken ağa bağlı olan kameralar da toplanıyor. Çalışmanın temelini oluşturan verileri içeren kameralar yuvalarından alınıp kamaraya götürülüyor; kamaradaki ekip görüntülerin izlenmesine hemen başlıyor. 45 dakika ağ atmak demek 7 tane 45 dakikalık kaydın olması ve hafıza kartlarında yer kaplaması demek. Her bir kameranın kaydı 10ar saniye atlanarak izleniyor eğer sadece mavi bir arka fon ya da altta kayıp giden deniz tabanı varsa görüntüler kamarada siliniyor.
Her ne kadar büyük bir merakın ardından yapılan bir iş olsa da bu kadar uzun süre akıp giden mavilikleri izlemek pek de eğlenceli bir iş değil gibi geliyor kulağa; ancak tam olarak öyle değil. Deniz tabanının hemen üzerinde ağın önünde adeta süzülerek başarılı bir şekilde kaçan vatozları izlemek oldukça eğlenceli. Hatta, yeterince şanslıysanız ağdan balık çalmaya çalışan yunusları bile görebilirsiniz. Yunusları görmek bize kısmet olmadı ama bir fotoğrafları aşağıda.
Eğlenceli veya sıkıcı olması bir yana; bu görüntülerde hangi tür balıktan kaç tanesinin ağdan kaçabildiği görülebiliyor. Ağa yakalanmış balıkların da türleri, boyutları sayıları ve ağırlıkları tespit ediliyor. Bu çalışma sırasında toplanan veriler bir araya gelip istatistik yöntemleri değerlendirildiğinde biyoçeşitliliğe ve ekosisteme daha az zarar verilerek balıkçılık yapmak için yeni yöntemler geliştirilmesi için önemli bir bilgi birikimi sağlanmış olacak.
Kameraları yerine yerleştirip düzeltme, ağ atma, çekme, ölçüm, görüntüleri gözden geçirme döngüsü farklı istasyonlarda farklı yönde akıntılar ve hızlarla bir kaç kez daha tekrarlanıyor. Her döngüde deniz kuşları etrafımızda yemek umuduyla dolaşıyor. Bir tanesinin bacağına misina dolanmış; onun için yapılabilecek çok şey yok. Ancak, insanlığın aç gözlülük, umursamazlık ve aptallıkla yaşadığı ekosistemi darmadağın etmesini çok geç olmadan durdurmak için yapılacak çok iş var.
Yazan: Batuhan Çağrı YAPAN
Commenti